Gün gelir, yaşadıkların tat vermez olur artık sana.
Olmakta olanla yaşamak, her gün biraz daha yorar seni.
Sen farklı şeyler yapmak istersin, başka şeyler yapman gerekir.
Sürekli sallanırsın bir kendi içine, bir dışarda payına düşen role.
An gelir, zihnin karanlık odasından içeri bir ışık süzülür, zihindeki kilit çözülür.
Fark edersin ki, sen bir eşiktesin.
Ya içeri, ya dışarı...
Artık bir karar vermelisin.
Olmakta olanı mı kabulleneceksin?
Arzularının, hayallerinin peşine mi düşeceksin?
İlk önce alışkanlıkların, bağımlılıkların, tecrübe adına zihnine sapladıkların, hücum eder beynine.
Eğer adımını eşikten dışarıya atarsan hiç bir şeyin bir daha eskisi gibi olamayacağıyla, sahip olduklarının da ellerinden kayıp yok olacağıyla korkutur seni.
Arzuların, hayallerinse eğer tekrar içeriye geri dönersen geleceğinin, “sürekli tekrar eden bir geçmiş döngüsü” ne esir düşeceğiyle.
Hayallerin ulaşılmamış olanın mükemmelliğiyle gülümser karşında.
Vazgeçeceklerinse iyi tanıyor olmanın, alışmış olmanın güvencesiyle.
Zordur eşikte durmak, yorar insanı.
Belki düne bağlı düşüncelere dalarak, belki hayalinde canlanan yarınlara dair görüntüleri seyrederek, belki de yaşamının öyküsünü kulak vererek, kendince bir karar verirsin en sonunda.
Verdiğin kararın seni nelere yaklaştıracağını, seni nelerden uzaklaştıracağını o an asla çözemezsin.
Hayat aynı anda hem yaşanıp, hem anlaşılmaz sen de iyi bilirsin.
Kim bilir?
Belki de hayatın çekim gücü seni her zaman olman gereken yere doğru çekiyordur,
Sana yanlış gelen her adım, belki de seni o en sonda ki doğru adıma yaklaştırıyordur,
Görmekte olduğun düşten uyanmadan asıl gerçeği öğrenemezsin!
Hayat, yaşandığı sürece gerçekse...
Uyandığın da sona eren bir düşten farklıdır diyebilir misin?
13 Aralık 2010
Haşim Arıkan
Fotograf: Hugh Laurie
2 yorum:
Mükemmel.
Hasim Arikanin yaşadığı dünyada yasamak , harika .....
Yorum Gönder