Zor değil mi?
Kendini anlayabilmek için, dünyayı unutabilmek.
Zihninin gizli odalarını, saklı güdülerini, karmaşık mirasını keşfedebilmek.
Zihnini fethetmek.
Kısıtlamasız, dirençsiz, korkusuz, savunmasız bir yaşam sürebilmek!
Kendini umarsızca dünsüz, yarınsız, sonsuz deneyimlerin kollarına bırakabilmek!
İçinde hiç bir zorlama hissi, olmama, kazanamama, ulaşamama korkusu duymadan yaşamın akışına karışıp akıp gidebilmek, yaşamla bütünleşebilmek, onun anlattıklarını keyifle dinleyebilmek!
Kolay değil mi?
Dünyayı keşfetmek için kendini unutabilmek.
Duygular, düşünceler, arzular, korkular, beklentilerden oluşan bir bulut kümesinin içine gömülü, asıl gerçekleri görmeden yaşamak.
Anıları, hatıraları, deneyimleri sürekli zihninde biriktirmek.
Herşeyi, sadece düne dair deneyimlerle renklendirip, projekte eden bir zihnin, senin görmeni istedikleriyle sınırlı olarak görmek!
Bildik acıları, yaşanmamış mutluluklara tercih etmek.
Öğrenilmiş bir çaresizlikle, hayattan sürekli şikayet ederek, kendini seni mutlu etmeye adamadığı için ona öfkelenmek.
Kolay değil mi?
Olması gerekeni sadece hayal edip, bekleme odasında onun olmasını beklemek.
O odada geçen süreye de “Yaşam” adını vermek.
Zor değil mi?
Olanla yüzleşebilmek.
Düşünsel, duyusal özgürlüğünü her koşulda koruyabilmek.
Keşfedilmiş bir anlam yerine, kendi başına bir anlama sahip, özgür ve özgün bir yaşam sürebilmek...
4 Şubat 2011
Haşim Arıkan
Fotograf: Anthony Hopkins
0 yorum:
Yorum Gönder