Neden korkuyorum bu kadar seninle yaşadığımız mutluluk anlarını hatırlarken, seni düşünürken, bizimle ilgili gelecek hayalleri kurarken...
Neden zihnimde sürekli dönüp duruyor dünün artığı düşünceler.
Geleceği kendi tarzlarında renklendirmek için neden bu kadar ısrarcı ve mücadeleciler.
Ne zor bir şey, varsayım ve sonuçlardan hareketle bir gelecek hayal etmek.
Onun hem dünden farklı olmasını arzulayıp, hem de o sanki o güne kadar bildiklerinin içinde gizliymiş gibi düşünmek.
Bize aktarılmış ya da bizim tarafımızdan kazanılmış deneyimler neden hep klavuzumuz rolündeler?
Eski yargıların sürekliliği sağlamak için neden bu kadar çok istekliler?
İnsanı ne kadar yoruyor bu, düne bağlı düşüncelerin kendilerini sürekli geleceğe yansıtma mücadeleleri.
Hareketleri, hep bir ileri, bir geri...
İnsan yoksa bir anılar kolleksiyoncusu mu?
Hayata geliş nedeni deneyim biriktirmek mi?
Neden sormuyoruz hiç kendimize?
Geçmiş ölmeden yaşam kendini yenileyebilir mi?
Yoksa, insanın aradığı gerçekler, sözcük ve düşünce aralıklarında bilginin bozamadığı sessizlikte mi gizli? Sürekli, arzular, korkular, anılar, beklentilerden oluşan bir bulut içine gömülü olmamız mı, yaşamımız da bir türlü yeni bir şey göremememizin asıl nedeni?
14 Mayıs 2011
Haşim Arıkan
Fotograf: Tom Hanks
1 yorum:
Geçmiş ölmeden yaşam kendini yenileyemez elbet. Lakin geçmişten kırıntılar serpiştirilmeden de gelecek inşa edilemez. Belki de sırf bu sebepten, insan anılarını biriktirmek zorunda; ister istemez.
Yine de anılara gömülü kalmış bir ruh, ölü bir ruh gibidir. Sizin de dediğiniz gibi; ne ileri gidebilir, ne geri gidebilir.
Yakaladığınız ahengi çok sevdim. Kaleminize sağlık.
Yorum Gönder